MUCİB AMCA
Zamanın yorgunluğu yüzünde derin çizgiler bırakmış, hayatın
ağır yükü boynunu eğmişti. Bunu, onu ilk gördüğünüz anda gözlerinden ve her
zaman mahcup ve çekingen tavırlarından okuyabilirdiniz.
“Eee amca, kimin kimsen yok mu?” dedim yüzündeki mahzun tavrı görmemek için
gözlerine bakamadan. Bir eski yer bezi gibi buruşmuş ellerinde sigarasını,
düşmesinden korkarcasına tutuyordu. “Ah be evladım, hiç olmaz mı? Üç oğlum bir
de kızım var” dedi, O da bana bakmadan. “Almanya’ya çalışmaya gittim seneler
önce. Dişimi tırnağıma takıp çalıştım, kazandım da. Ama içimde kazandıkça daha
çok artan bir hırs vardı. Önce
memlekette bir arsa aldım, kazandıkça kat üstüne kat attım. Sonra Almanya’da
ufak bir bakkala ortak oldum, ardından bir pastaneye ve lokantaya. Artık bey diye anılır olmuştum. Seneler çabuk
geçiyor ve ben bunu fark edemiyordum.
Ama artık düşüş başlamıştı ve durmaz bir hızla kaybetmeye devam ediyordum. Nihayet Türkiye’deki apartmanımı ve sahip olduğum şeyleri de satmak zorunda kaldım. Artık en başa dönmüş ve bir kiralık küçük dairede beş parasız kalmıştım. Eşimi de bir trafik kazası sonucu kaybedince artık gurbet eller yaşanmaz oldu benim için.
Eski gerçek dostlarımdan biri seneler sonra izimi bulmuş, halimi görmüş ve durumuma acımıştı. Hemen tanıdıkları vesilesiyle sigorta kurumuna benim adıma başvurarak emekli olmamı sağladı. Onun sayesinde emekli ikramiyemi alarak biraz rahatlamıştım. Memlekette küçük bir ev aldım ve Türkiye’ye kesin dönüş yaptım. Ve şimdi artık ahir ömrümde kendi halinde bir şekilde yaşayıp gidiyorum.” dedi uzun uzadıya anlattığı hikâyesini noktalarken.
Onunla tanıştığım bu İstanbul-Ankara yolculuğu benim için çok kıymetli bir anı olmuştu ve hatta bir defasında ailemle Erzurum’a giderken, onu Yozgat’taki köyünde ziyaret etmiş ve bir çay içimlik de olsa misafiri olmuştum. Uzun zaman telefonla aramama rağmen ona ulaşamadım ve köy muhtarını aradım. Acı bir ses tonuyla o mahcup, o boynu bükük ve ümitleri sönmüş insanın Mucib amcanın vefat ettiğini öğrendim. Kanım dondu bir an ve soluğum nefesimi kesti sanki. Dilimden “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” ayeti, gözümden bir damla yaş döküldü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder